Bir gün, iki gözü de “âmâ” olan birisi Muhammed Bâkır hazretlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” huzûruna gelerek;
– Efendim! Siz Resûlullah Efendimizin torunusunuz, öyle değil mi? diye sordu.
Hazret-i İmâm cevâben;
– Evet, Resûlullahın torunuyum, buyurdu.
Sordu yine:
– Peki yâ İmâm! Sizde ölüyü diriltmek, körleri iyi etmek ve baras hastalığını iyileştirmek gibi güzel hasletler de varmış, öyle mi?
– Evet, Allahın izniyle vardır.
Adam sevindi ve;
– Benim iki gözüm de âmâdır efendim. Mâdem ki sizde bu kuvvet var. Bir himmet buyursanız da şu âmâ olan gözlerim açılsa, diye ricâ etti.
Hazret-i İmâm mübârek elini sürdü adamın “âmâ” olan gözlerine.
O anda açıldı gözleri adamcağızın. İki gözü de görüyordu artık.
Lâkin hazret-i İmâm, bu adama;
– Tamam gözlerin açıldı. Fakat gözlerin âmâ iken işin daha kolaydı, buyurdu.
Adam anlamadı:
– Nasıl yâni efendim?
– Yâni âhirette gözlerinden dolayı hesaba çekilmiyecektin. Ama şimdi açılınca, bunlar için de hesaba çekileceksin.
Adamcağız biraz düşündü. Sonra birden fikrini değiştirip;
– Eğer âhirette hesaba çekileceksem, tekrar kapansın efendim. Zîra benim, bu gözlerle günah işlememeye garantim yoktur, dedi.
O böyle söyleyince, Hazret-i İmâm elini tekrar sürdü onun gözlerine.
Adamın görmeye kavuşan iki gözü de “âmâ” oldu yine.