Seni Allah’ın Adı ile Aldatabileceklerini Sanma Sakın

doga-at

Seni Allah’ın adı ile aldatabileceklerini sanma sakın… Eğer ki Allah buna izin verirse Onun ismi ile aldandığın için sevabını da veriyordur mutlaka…

Çok eski zamanlarda bağdatta kendi halinde fakir,salih bir dokumacı yaşardı. Kurban bayramına birkaç hafta kalmıştı. Şehrin ileri gelenleri hac için hazırlık yapmaktaydılar. Onların bu tatlı telaşını gören dokumacının içine bir ateştir düşüverdi. Hacca gitmek istiyordu ama ne parası vardı nede yol azığı… Gönlünü yakıp kavuran bir sevda… Bütün serveti buncağızdan ibaretti. HANİ BİR ZAMAN GELİR,KULDA KENDİ BENLİĞİNDEN ESER KALMAZ İÇİNDEN BİRİ SESLENİR YA ÖTELERE…GERİ DÖNMEZ O ANDA DİLEKLER, DUALAR, UZAKLAR YAKIN OLUR İMKANSIZ DİYE BİRŞEY YOKTUR… İşte öyle bir vakitte hacca niyetlendi fakir dokumacı. Gecenin bir yarısı gözyaşları içinde açtı ellerini..

Ya rabbi nasip et bende geleyim. Kullarının malı mülkü var benimse senden başka kimsem yok. Sana sığındım sana dayandım. Sende beni nimetlendirip bana ihsan eyle…

Sabah olunca yol için hazırlıklarını yaptı,yenice yola çıkmış olan hac kafilesinin ardına düştü. Yaklaşıp selam verdi yolculara. Onu görünce şaşırdılar.İçlerinden bir hoca yanına gelip perişan haline bakarak; ‘ ne o komşu sende mi hacca gidiyorsun? ‘ dedi.
Sevinç içindeydi dokumacı bayram sabahına uyanmış çocuklar gibi mutluydu. ‘ inşallah hocam beytullahı tavaf etmeye,ravzaya yüz sürmeye gidiyorum rabbim nasip ederse…
Bu sözler üzerine arkadaşlarına bakıp güldü hoca. Niyeti dokumacıyla eğlenmekti. ‘ Komşu Allah mübarek etsin ama bakıyorum da ne bineğin var ne yol azığın bari cebinde birkaç bin akçen var mı? ‘ Çocuklar kadar saftı dokumacı. ‘ Allah bana yeter beni yedirir bütün alem Onun elinden rızıklanmıyor mu?

Bunu da oku :  Bu Bayramda Tatile Değil, Akraba Ziyaretine Gidelim

Kafiledekiler gülüştüler,hoca arkadaşlarının yanına döndü.
Nihayet uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra mübarek topraklara ayak bastılar.tavaflarını yaptılar… Hac görevini bitirip memleketlerine doğru yola koyuldular.
Hac boyunca dokumacı ve kafiledekiler birbirlerini görmemişlerdi. Dokumacı kafileye yetiştiğinde ilk hoca fark etti arkadaşlarını eğlendirmek amacıyla yanına yaklaşıp; ‘komşu haccını ifa ettin mi?’ ‘şükürler olsun hocam günahıma isyanıma bakmadan rabbim banada nasip etti’dedi. Hoca ‘hacı oldum diyorsun ama huccetini aldın mı bari beraat verdiler mi sanada?’ ‘yooo beraat ne olaki nasıl verirler onu?’ ‘amma yaptın be komşu kim beytullaha yüz sürerse ona bir beraat verirler cehennemden azad olduğunun bir nişanesidir o. Yoksa sen hiç duymadın mı? Bak işte bizim beraatımız….’

Hocanın cümlesi bitmeden dokumacı birden feryat ederek Mekkeye geri koşmaya başladı. Ne huccetten haberi vardı ne beraatten… Koşuyor ağlıyor inliyordu… Nihayet mescidi haramın kapısından girerken perişan bir haldeydi… Kabenin kapısına varıp yapıştı eşiğe yüzünü sürüp yalvarmaya başladı…

‘Eyyyyyyyy zenginler zengini rabbim…Eyyyyyyyyy ihsan edenlerin en cömerdi… Eyyyyyyy alemlerin sahibi… Senin lütfun bütün cihanı kaplar. Kulların beraatlarını almışlar azad olmuşlar cehennemden. Bende senin kulunum bana beraat verilmedi yoksa ben azad olanlardan değilmiyim…’

Bunu da oku :  Haramdan Korunmak

Gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyor, kah ellerini kabenin eşiğine vurarak çırpınıyor, kah semaya kaldırıp dua ediyordu.
Bu halde kendinden geçti. Kapının önüne yığılıp kaldı. O esnada yanına birisi geldi elinde tuttuğu şeyle dokumacıyı hafifce dürterek gülümseyen bir yüzle ‘bırak artık ağlamayı al işte beraatın var git arkadaşlarına yetiş’ dedi.

Kağıdı eline aldı dokumacı mis gibi bir koku yayıldı,daha önce gördüğü kağıtlar gibi değildi. Yazısı nur rengi nur…. Öptü başına koydu şükürler edip elbisesinin içine kalbinin üzerine yerleştirdi, sevinçle arkadaşlarının yanına koştu.

Hoca onun geldiğini görünce ‘işte’ dedi ‘geliyor bizimki’ biraz daha alay etmek istiyordu. Dokumacın gülen yüzünü görünce sordu ‘ne o komşu beraatını almış gibisin’ ‘ aldım ya bu fakiride unutmadılar’ ‘görelim bakalım bizimkilere benzer mi’ ‘buyur hocam al seninkinin yanında dursun olmaz mı? ‘
Hoca beraatı eline alınca bir çığlık atıp atından düştü.Kokladı yüzüne sürdü yemyeşil bir kağıdın üzerine nurdan yazılmış kokusu insanı kendinden geçiren beraatı.
Ağlıyor ‘ah ah’ diyordu ‘yazık geçirdiğim ömre yazık bütün bildiklerime keşke bende bu komşum gibi saf ve samimi olsaydım, keşke benide Allah ile aldatsalardı ah…’
Dokumacı olanlara bir anlam veremiyordu hem zaten birşey düşünecek durumda da değildi.
Bağdat’a vardıklarında ayrılacakları vakit beraatı tekrar hocaya uzattı; ‘ Al bunu sende kalsın hocam, ben ölünce kefenimin içine koyarsın sana vasiyetimdir’ dedi.
Hoca beraatı evine götürüp bir sandığın içine sakladı.
Herşey yine aynıydı Bağdat’ta hoca biraz değişmişti okadar. Suskun bir adam olmuş talebelerini dağıtmış ticaretle meşgul olmaya başlamıştı. Gel zaman git zaman şehir dışından döndüğü bir gün dokumacının vefatını duydu. Ağlayarak evine gitti vasiyeti yerine getiremedim diye üzülerek dövünüp sandığı açtıp baktıki beraat yerinde yok. Belki çocuklar vasiyeti yerine getirmişlerdir diye düşündü. Evde kimse yoktu merakını yenemeyip mezarlığa gitmeye karar verdi kabrin başında durup dualar etti. Dokumacının siması gözünün önünden gitmiyordu. Delice merakına gem vuramayıp mezarı açmaya niyetlenince bir ses işitti; MEZARI AÇMA BİZ BİRİNE BERAAT VERİRDE SONRA ONU DARDA MI BIRAKIRIZ.VERİLEN BERAAT SAHİBİNİ BULDU. BİZİMLE ALDANAN ALDANIR MI HİÇ

(Visited 228 times, 1 visits today)

Related posts

Leave a Comment