Hz. Ebu Bekir’in Halife Oluşu

kafile-deve

Bu sırada Hz. Peygamber’in yakınları Hz. Ali, Zübeyr b. Avvam ve Talha b.Ubeydullah Hz. Fatıma’nın evinde toplanmışlardı. Hz. Peygamber vefat etmeden kısa bir süre önce Abbas b. Abdülmuttalib’in Hz. Ali’nin yanına geldiği ve kendisine; Hz.Peygamber’in vefat edeceğini fark ettiğini, onun yanına giderek kendisinden sonra idarecilik işinin Hz. Peygamber’in akrabaları olmaları nedeniyle kendilerinde mi yoksa başkalarında mı olması gerektiğini ona sormayı teklif ettiği belirtilmektedir. Hz. Ali ise buna kesinlikle yanaşmadı. Onun korkusu islâm ile birlikte bir takım kabile geleneklerinin yasaklanması nedeniyle bu konuda da bir yasaklanmaya maruz kalmak olmalıdır ki şayet…

Read More

Osman bin Affan (r.a.)

osman

Peygamberimizin üçüncü halifesi, hayâ ve edep numunesi Hz. Osman, hayatta iken cennetle müjdelenen bahtiyarlardan biriydi. Hz. Ebû Bekir, ilk defa eski samimi dostlarını ziyaret ederek hak dini onlara anlatmaya başlamıştı. Bu dost­larından biri de Hz. Osman’dı. Hz. Osman yaradılıştan halim selim, iyi ahlaklı ve dürüst bir şahsiyetti. İslam’ı kabule müsait bir mizaca sahipti. Hz. Ebû Bekir’i dikkatle dinledi ve anlattıklarına büyük bir alaka duydu. Sonra da birlikte Re­sû­lul­lah’ın huzuruna gittiler. Peygamberimiz (a.s.m.), Hz. Osman’a: “Allah’ın ihsanı olan cennete rağbet et. Ben sana ve bütün insanlara hidayet rehberi olarak gönderildim. Allah’tan…

Read More

Ömer bin Hattab (r.a.)

omer-bin-hattab

Peygamberlik güneşinin kâinatı aydınlatmasının üzerinden altı yıl geçmişti. Şirk ile tevhid arasındaki mücadele her geçen gün daha da artıyordu. İman sa­fına geçenlerin sa­yısı arttıkça, müşriklerin baskı ve zulümleri de o nispette artı­yordu. Re­sû­lul­lah (a.s.m.) İslam’ın kuvvetlenmesi ve Müslümanların zulüm ve işkenceden kurtulması için çareler arıyordu. Bu maksatla, bir grup Müslüman’ın Habeşistan’a hicret etmesine izin veriyordu. Müşriklerin bir araya toplanıp Re­sû­lul­lah’ın vücudunu ortadan kaldırma kara­rı aldıkları günlerdi… Müslümanlar ibadetlerini gizli olarak yapıyorlardı. Henüz Müslüman olanların sayısı 40’a ulaşmamıştı. Re­sû­lul­lah (a.s.m.), müşrikler arasında bulunan, güçlü kuvvetli ve halk arasında itibarlı iki Ömer’den…

Read More

Zeyd bin Erkam (r.a.)

zeyd-bin-erkam

Hz. Zeyd, küçük yaşta babasını kaybetmiş, yetim kalmıştı. Abdullah bin Revâ­ha’nın şefkat eli bu küçük yetime yetişti. Uzun müddet onun yanında kaldı. Ab­dullah bin Revâha İslamiyet’i kabul edince, o da küçük yaşta Müslüman ol­du. Hz. Zeyd, Bedir ve Uhud Savaşlarına yaşının küçük olması sebebiyle katıla­mamıştı. Fakat bundan sonraki bütün savaşlara iştirak etti. Büyük kahramanlık­lar gösterdi. Peygamberimizin de katıldığı Benî Mustalık Gazası esnasında, meşhur mü­nafık­lar­dan Abdullah bin Übey, Peygamberimiz ve Müslümanlar hakkında ile­ri geri konuşmaya başladı. Bir önceki konuda yer verdiğimiz sözleri sarf etti. Hz. Zeyd de oradaydı. Bu fitne dolu…

Read More

Vahşî bin Harb (r.a.)

hokka-yazi

Vahşî bin Harb’in Hz. Hamza’yı şehit edişinin üzerinden yıllar geçmişti… Geçen zaman içinde müşrikler günden güne zayıflamış, İslam ise güçlenmişti. Günler ilerledikçe, Vahşî, Hz. Hamza gibi bir İslam kahramanını katletmenin suçluluğunu ve ıstırabını daha fazla hisseder olmuştu. Nihayet Mekke Müslü­manlar tarafından fethedildi. Vahşî hemen Tâif’e kaçtı… Bir müddet sonra bir Tâif heyeti, İslamiyet’i kabul etmek üzere Re­sû­lul­lah’a gidiyordu. Vahşî böyle bir durumu öğrenince dünyalar başına yıkılacak gibi ol­du. Demek artık buralar da İslamlaşıyordu… Vahşî korkuyordu. Hz. Muhammed’in (a.s.m.), amcasının katilini çok feci bir şekilde cezalandıracağına inanı­yordu. “Acaba nereye gitsem?” diye…

Read More

Ubeyde bin Hâris (r.a.)

ubeyd

Ubeyde (r.a.) ilk Müslümanlardandır: Bedir’de şehit oldu. Yıllar sonra Re­sû­lul­lah kabrinin yanından geçerken şöyle buyur­muştur: “Hissettiğiniz bu güzel koku, onun kabrin­den yayılmaktadır.” Ubeyde (r.a.), İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman oldu, karşılaştığı bütün güçlükle­­re sabretti. Hicret emri çıktığında da yurdunu yuvasını bırakarak Medine’ye hicret etti. Bedir Savaşı’na iştirak eden bu bahtiyar mücahidin bütün arzusu “şehit ol­mak”tı. İki ordu karşılaştığında, müşriklerden Utbe, Şeybe ve Velid meydana çıkarak çarpışacak yiğit istediler. Karşılarına Ensar’dan üç kişi çıktı. Fakat onlar, “Biz sizi istemiyoruz. Abdülmuttâliboğullarından amcalarımızın oğullarıyla çarpışmak istiyoruz!” diyerek onları reddettiler. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Kalk yâ…

Read More

Selmân-ı Fârisî (r.a.)

col-virane

Selmân, mecusiler arasında dünyaya gelmişti. Ateşe tapan insanlar arasında kü­çük bir çocuktu. Babası Büzahşan, İran’ın çiftlik ağalarındandı. Oğlunu çok se­ver, yanından ayırmaz, sanki kaçıp gidecekmiş gibi evden dışarı çıkarmaktan korkardı. Selmân yetişkinlik çağına girdiği sıralar, mecusilerin ibadet yerine gider, oranın fah­rî bekçiliğini yapardı. Mukaddes sayılan ateşin sönmemesi için de­vamlı yakardı. Küçük Selmân’ın içinde sürüp giden bir boşluk, bir hasret, bir istek ve bir işa­ret vardı. Akşamları kızıllaşan ufka dalar, sabahları uzak bir işaret hülyasına bağlanmış gibi güneşin ışıltılarına dikkat kesilirdi. Sanki hep haber bekler­di. Babası bir gün Selmân’ı çiftliğe göndermişti.…

Read More