Gizli Davetin Hız Kazanması

islam-emareleri

Hz. Ebû Bekir’in de Müslüman olmasıyla iman ve İslam’a gizli davet daha da hız kazandı. İslam’a girme bahtiyarlığına erenler, ya­kınları ve akrabalarıyla da bu bahtiyarlığı paylaşmak istiyorlardı. Onları şirkin ızdırabından, Câhiliy­yetin çirkin ah­lâkından kurtarmak için çırpınıyorlardı. Bu konuda da Hz. Ebû Bekir’in önde olduğunu görüyoruz. Onun vasıta­sıyla gizli davet devresinde İslam’la şereflenenlerden birkaçı şunlardır: Osman b. Affan, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah (R. Anhüm)[1] Bu beş sahabe de, sonraları cennetle müjdelenen on sahabe arasında yer ala­caklardır. Müslüman erkekler listesine yeni yeni isimler…

Read More

Hz. Ebû bekir Müslümanların Safında

ay-ve-gece

Hz. Ebû Bekir, eskiden beri Resûl-i Ekrem Efendimizin en yakın dostların­dan biri idi. Samimi görüşür ve konuşurlardı. Onda da göze çarpan en mühim vasıf, Câhilliyye devrinin çirkin âdetleri, kötü ahlâk ve yaşayışları ile fıtratını bozmamış olması; ruh, kalp ve aklını şirk inancıyla kirlet­me­miş bulunmasıydı. Tanın­mış bir tüccardı. Kavminin ileri ge­lenleri her zaman fikrinden istifade ederlerdi. Ku­reyş’in kan davalarını halle­den de oydu. Bir di­ğer mühim vas­fıda, Ku­reyş ailelerinin soy soplarını, nesep şecere­lerini, iyilik ve kötülüklerini gayet iyi bilmesiydi. Re­sû­lul­lah Efendimiz, henüz açıktan davete başlamamıştı. Fakat yine de davası kulaktan kulağa yayılmış…

Read More

İlk Müslüman Hz. Hatice

cicekler

Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (a.s.m.), Hira’daki ulvî mazhariyetle İlâ­hî memuriyetini idrak etmiş ve kutsî risâlet vazifesini yüklenmişti. Ancak bu ağır ve büyük vazifenin icabları vardı, onları ye­rine getirmek lâ­zım geliyordu. Bunun ise, içinde bulunduğu cemiyette pek kolay olmayacağı da, kendi­sin­ce muhakkak bilinen bir husustu. O anda Efendimiz tek başına bir tarafta, bütün dünya bir tarafta yer alı­yor­du. Ve o, umum dünyaya Allah’tan aldığı emirleri tebliğ edecekti. Elbette bu, basit bir hadise olarak görüle­mezdi. Allah Resûlü, dünyalar durdukça insanlığa nur ve şeref olan vazifesine ne­reden ve nasıl başlaması gerektiğini de çok…

Read More

İlk Vahiy Tebliğ Ediliyor

hira-magarasi

Ramazan ayının 16 gecesi geride kalmıştı. Ve Ramazan’ın 17’si, Pazartesi gecesi idi. Nur dağı, derin ve manalı bir sessizliğe bürünmüştü. O civarda her şey de onunla birlikte sessiz ve sâkindi. Kim bilir, konuşulacakları dinlemek, söyle­nenleri adeta duyabilmek eşsiz mazhariyetine ermek için… Konuşacak olan ile dinleyene belki de hürmet için! Gecenin yarısı geçmiş idi ve zaman seher vaktine ayak basmıştı. Bülbüllerin ötmeye başladığı, güllerin bütün güzellikleriyle etrafa koku tebessümleri da­ğıttıkları ve Allah’ı zikredenlerin coşup sonsuz hazza eriştikleri müstesna va­kit! Vahiy meleği Cebrail (a.s.), en güzel bir insan suretine bürünmüştü. Mis gibi…

Read More

Peygamberimiz’e Gaibden Ses Gelmeye Başlıyor

gul-muhammed

Kâinatın Efendisi, otuz sekiz yaşına girince gaibten bazı sesler duymaya ve bazı taraflarda birtakım ışıklar görmeye başladı. Bazen de kendilerine gaibten “Yâ Muhammed!” diye nidâ ediliyordu. Fakat Efendimiz, bu garip seslerin ve parlayıp geçen ışıkların ne demek is­tediklerine henüz o sırada tam manasıyla vâkıf değildi. Bununla beraber, bu hadiselerin manasız ve boşu boşuna cereyan etmediklerini biliyordu ve gün­le­rini onları düşünmekle geçiriyordu. Zaman zaman da sadece muhterem zevcesi Hatice-i Küb­ra’­ya bu sırları anla­tır ve konuşurlardı. O anda yeryüzünde maddî hayatta tek teselli kaynağı Hz. Hatice validemiz de Resûl-i Ekrem Efendimizi bir…

Read More

Peygamberimizin Hz. Cüveyriye ile Evlenmesi

cicekler

Hz. Cüveyriye, Benî Müstalık kabilesi reisi Hâris b. Ebî Dırar’ın kızı idi. Müreysi Gazâsı’nda alınan esirlerden biri de oydu. Kocası Müsafi b. Safvan, Pey­gam­be­ri­mizin amansız düşmanlarından biriydi. Harpte öldürülünce, Hz. Cüveyriye dul kalmıştı. Esirler, mücahitler arasında bölüştürüldüğü zaman, Hz. Cü­veyriye, Sâbit b. Kays ile amcası oğlunun hissesine düşmüştü.[1] Hz. Cüveyriye, Sâbit b. Kays’la anlaşmış, kesişme yapmıştı.[2]Tayin edilen fidyeyi ödediği takdirde hürriyetine kavuşacaktı. Fakat fidye ödeyecek imkânı yoktu. Bu sebeple Peygamber Efendimize müracaat etti ve fidye-i necatının ödenmesi hususunda yardım talebinde bulundu. Resûl-i Ekrem Efendimiz, ona, “Sana, bundan daha hayırlı olan…

Read More

Peygamberimizin hz. Zeynep bint-i Cahş’la Evlenmesi

morgul

Hicret’in 5. senesi Zilkade ayı Hz. Zeyneb bint-i Cahş, Resûl-i Ekrem Efendimizin halası Ümeyme bint-i Ab­dül­mut­ta­lib’in kızı idi. Daha önce Peygamber Efendimizin evlatlık edindiği Hz. Zeyd b. Hârise’yle evlenmişti. Bu evliliğin dünürlüğünü de bizzat Resûl-i Ek­rem Efendimiz yapmıştı[1] Hz. Zeyneb ve ailesi böyle bir evliliği istemedikleri halde, sırf Pey­gamber Efendimizin ısrarı üzerine rıza göstermişlerdi.[2] Hz. Zeyd’in, Hz. Zeyneb’i Boşaması Hz. Zeyd, izzetli zevcesi Hz. Zeyneb’i kendisine mânen küfüv [denk] bul­mu­yordu. Bu durum, mânevî imtizaçsızlığa sebep oluyor­du. Nitekim evli­liklerinin birinci yılı henüz bitmişken, Hz. Zeyd, Peygamber Efendimize gele­rek, “Yâ Re­sû­lal­lah! Ben,…

Read More