Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

nalıncı baba

Sultan Murad Han o gün bir hoş”tur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: – Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? – Akşam garip bir rüya gördüm. – Hayırdır inşallah?.. – Hayır mı şer mi öğreneceğiz. – Nasıl yani? – Hazırlan, dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır.…

Read More

Gözleri açıldı, ama…

kor adam

Bir gün, iki gözü de “âmâ” olan birisi Muhammed Bâkır hazretlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” huzûruna gelerek; – Efendim! Siz Resûlullah Efendimizin torunusunuz, öyle değil mi? diye sordu. Hazret-i İmâm cevâben; – Evet, Resûlullahın torunuyum, buyurdu. Sordu yine: – Peki yâ İmâm! Sizde ölüyü diriltmek, körleri iyi etmek ve baras hastalığını iyileştirmek gibi güzel hasletler de varmış, öyle mi? – Evet, Allahın izniyle vardır. Adam sevindi ve; – Benim iki gözüm de âmâdır efendim. Mâdem ki sizde bu kuvvet var. Bir himmet buyursanız da şu âmâ olan gözlerim açılsa, diye ricâ…

Read More

İpin Hesabı

ipin hesabını veremeyen hamal

Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. “Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum” diye vasiyet etmiş. Öldüğünde “Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?” diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal, -Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum.” diye düşünerek kabul etmiş. Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. “Nasıl olsa bu ölü elimizde… Biz şu canlı olandan başlayalım” demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar. -O ip…

Read More

Hiç olmazsa safımız belli olur

Su taşıyan karınca

Kral Nemrud İbrahim peygamber’in ateşte yakılması emrini verdikten sonra meydan yere odunlardan büyük bir yığın yapılmış. Odunları tutuşturmuşlar sonra. Alevler o kadar yükselmiş ki bulutların tutuşacağını sanmış çocuklar. Korkmuş kaçmış bütün hayvanlar. İbrahim Peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış askerler. Atacaklarmış ki Nemrud’un ne güçlü bir kral olduğunu anlasın, görsün; bir daha ona karşı gelmesin İbrahim Peygamber. Bu sırada bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa gidiyormuş. Hem de boyu göklere varan cehennemi ateşe doğru. Gökte uçan ve gagasında ateşe atmak üzere bir dal parçası taşıyan…

Read More

İki kardeş

iki kardes

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış…. Büyüğü Halil…. Küçüğü ise İbrâhim… Halil, evli çocuklu. İbrahim ise bekârmış… Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin… Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.. Bununla geçinip giderlermiş… Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar…. İş kalmış taşımaya…. Halil, bir teklif yapmış : İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki abi demiş İbrahim… Ve Halil gitmiş çuval getirmeye… . O gidince, düşünmüş İbrahim: Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine Böyle demiş ve, Kendi payından bir miktar atmış…

Read More

İhlasla Verilen 6 Akçe

akce-veren-el

Hazret-i Ali bir gün eve geldiğinde; – Yiyecek bir şeyin var mı? diye sordu hazret-i Fâtıma’ya. O da cevaben; – Hiç yemek yok, dedi. Ama altı akçemiz var. Sonra o parayı uzatıp; – Bununla yiyecek bir şeylerle çocuklara meyve al! dedi. Hazret-i Ali, parayı alıp çıktı çarşıya. Giderken, yolda münakaşa eden iki kişi görüp, yaklaştı birinin yanına: – Hayrola, nedir mesele? — Bu kimsenin bana borcu var, ödemiyor. Öbürüne sordu: – Doğru mu söylüyor? — Evet, ama ödemeye gücüm yok. Olsa öderim. — Peki, borcun ne kadar? — Altı akçe.…

Read More

Mehmet Akif’in anısı: İstifa Ettirdik

mehmet-akif

Mehmet Akif her sabah namazı için sultanahmet camiine gelir. Her gelişindede yaşlı bir adamın kendisinden önce gelmiş görür. Ne kadar erken gelirse gelsin bu durum değişmez Yaşlı adam mutlaka ondan önce gelmiş olur. Ancak bu yaşlı pir-i fani ve bu nur yüzlü adam hiç durmadan ağlamakta ve gözyaiı dökmektedir.bundan sonra Mehmet Akif şöyle anlatıyor: Bu yaşlı insanın bir gün yanına sokuldum ve niçin durmadan ağladığını sordum ve ona Cenab-ı Hakkın rahmetinin enginliğini anlattım. Ama o yinede ağlamasına devam etti. Bana derdimi tazeleme git dedi. Ben yinede ısrar ettim. Çaresiz kaldı…

Read More